Andris Rugens’in Uluslararası Dudayev Konferansındaki Tebliği

Letonyalı düşünür, uluslararası ilişkiler ve siyaset uzmanı Andris Rugens’in 23 Nisan 2016 Cumartesi günü Polonya’nın başkenti Varşova’da düzenlenen “Nesiller Arası İletişim. Çeçenya’nın İlk Devlet Başkanı Djokhar Dudayev’in Hayatı ve Ölümü” adlı konferansta gerçekleştirdiği konuşma.
Konsolosluğumuz tarafından tercüme edilen konuşma metni aşağıda yer almaktadır:
Kıymetli Katılımcılar,
Nüfusça küçük bir ulusu temsil ediyor olmama rağmen, Rusya’daki sivil savaş sırasında halkımızdan teşkil 9 piyade birliği Beyaz Ordu’yu mağlup etmiştir, ancak bunu Bolşeviklere duydukları sevgiden ötürü değil, Lenin Letonya’ya özgürlük vaat ettiği için yapmıştır. Yine aynı şekilde, Alman ordusunun bir parçası olarak faaliyet göstermiş iki tümenlik Letonya lejyonları, diğer tüm Alman olmayan birliklerden daha fazla en yüksek Alman madalyalarını almıştır, bunu da Nazileri sevdikleri için değil, Stalin’in haydutlarına duydukları nefretten ötürü yapmışlardır. İşte böyle bir halkın adına, Çeçen halkını gösterdikleri kahramanlık, cesaret ve mertlikten ötürü başımı eğerek selamlıyorum. Muhtemelen sizlerin duymadığı ama sizin halkınızın tarihiyle ilgili bir anekdotu aktarmama izin verin.
Alman istihbarat okulunu bitirip “Kurland Ordular Grubu”nun Letonya’daki cephesinde ulusal gerillalarla savaşan, KGB belgelerine göre 40’tan fazla düşmanını yok eden ve Alman ajanı olarak iki kez Sovyet toplama kamplarında esir edilmiş bir arkadaşımdan Çeçenya’daki I. Rus Savaşı sırasında dinlediğim bir hikaye bu. Toplama kampına ilk kez gönderildiğinde, diğer esirlerle birlikte banyoya götürülmüşler. Farklı milletlerden çok sayıda kişinin olduğu bu esirler grubunda 8’de Çeçen esir yer almaktaymış. Elindeki silahla oynayan bir kamp subayı, bir emir vermiş : “Herkes dizlerinin üzerine çöksün!”. Bu 8 Çeçen esir dışındaki herkes dizlerinin üstüne çökerken, Çeçenler dizlerinin üzerine çökmeyi reddetmişler. Rus subay teker teker hepsini öldürmüş, ancak tabancasında yedi mermi olduğu için sekizinci Çeçen hayatta kalmış. Gördüğü manzaraya rağmen diz çökmemekte kararlı olan Çeçen’e, “Bugün şanslı günün!” demiş ve arkasını dönüp gitmiş. Ve işte o zaman diyor arkadaşım, “Bu halktan tek bir kişinin dahi dizlerinin üzerine çökmeyeceğinin farkına vardım”.
Elbette bugün Rusya’da mevcut olan rejim kendi kendini yok etmeye mahkumdur. Ancak, Rusya’daki tüm değişikliklerin hem Rusya’da yaşan halklar için, hem komşuları için, hem de jeopolitik düzlemden tehlikeli sonuçları vardır. Algirdas Endriukaitis’in Batılı dostlarımızla ilgili değerlendirmelerine tamamen katılıyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse, bizler iki hasım güç arasında yer alıyoruz. Bir tarafta, “Aynı nehre ikinci kez girme” eski deyişini unutarak eski görkemli günlerine geri dönme arzusundaki Rusya, diğer tarafta ise her zaman pozitif olmayan değerlerini empoze etmeyi deneyen Batı var. Önceleri insanlar dini değerleri kılavuz alıyordu ama sonra bu tam tersine döndü. Tanrı’yı kendi inancına göre değişik şekillerde adlandıranların, Tanrı adına farklı dinler arasında birbirlerini yok etmek için gerçekleştirdiği savaşlar oldu. Allah, Yehova, Şiva … aynı şeyi kastetmiyoruz. Bu isimler farklı insanların birbirinden farklı kültürlerine, adetlerine ve tarihlerine göre değişkenlik gösterdi. Akabinde, onur ve imparatorların şan ve şerefleri üzerine inşa edilmiş değerlerin yüceltilmesi ve sonrasında Alman, Avusturya-Macaristan, Rus vb imparatorluklar görüldü. Sonra ulusçuluk ve Nasyonel Sosyalizm gibi ırkçılığın yanı sıra Bolşevizm gibi sosyal sınıflara dayanan yönetimler görüldü. Tüm bunlar kanlı savaşlara yol açtı. Bunların önüne geçmek için, bizim zamanımızda değerlerin merkezine insanı oturtturduk. Maalesef insanoğlu mükemmel değil. En yüksek değerin ölçüsü olarak insanı seçmekle, haklı gerekçeler göstermeye ve insan zayıflıklarını övmeye başladık. Benzer şeyler küreselliğin yayılması hakkında da söylenebilir. Bu bir yandan ekonomik bağlantıları kolaylaştırıyor, bilimsel ve teknolojik gelişimi arttırıyor, ancak bir diğer yandan ise kıtalar ötesi şirketlerin baskınlığı kültürleri, ulusal karakterleri, insanların ahlaki ve etik değerlerini çürütüyor.
Doğu Avrupalı halkların karşı karşıya kaldığı zorluk ki, bu her an bugünün Rusyası’ndaki halkların ve Çeçen halkının önünde de belirebilir, dengeyi sağlamaktır, bu bizlere aşırıya gitmeden gelişimin doğru yolunu bulmamıza izin verecektir. Küreselliğin olumlu karakteristiklerini kullanmak, bu özgürlüğü çoğunluklar üzerinde azınlığın diktatörlüğüne çevirmemek, dünyayı küresel oligarşik yapıların çatışma alanına çevirmemek, ulusal değerleri, her bir halkın adetlerini, kültürünü ve dinini korumasını, ayrıca ekonomik bağımsızlığı sağlamak gerekir.
Bizler küçük halkları ve ancak ortaklaşa çabalarımız sayesinde ideallerimizi koruyabiliriz. Avrupa Parlamentosu’ndaki tecrübelerimizden biliyoruz ki, Letonya ve Litvanya Avrupa düzeyinde alınan kararlarda çok az etkiye sahip olabiliyor.
Benim önerim, ortak çalışma grupları kurarak bu problemlerin çözümünü tartışmak ve yaptığımız hataları savuşturması bakımından Çeçen Cumhuriyeti İçkerya dahil olmak üzere ülkelerimizin gelişimleri gerçekleşene kadar bu bir yönde özel bir program belirlemektir.
İlginiz için teşekkür ederim.
© Ickerya.com